Hiç unutmuyorum sene 2004 15 yaşındayım bir gece vakti daha önce hikayelerine az çok rastladığım Cthulhu adında bir oyundan bahsedilirken duydum. O zamanlar hem internette gezinmeyi bu kadar iyi bilmediğimden hem de ne olduğu belirsiz fazlasıyla fake site olduğundan uzun bir çaba ve çalışmanın eseriyle oyuna ulaştım ve kurdum. 1 ay kadar sürdü bu oyunla maceram, 1 ay içerisinde psikolojim bozuldu. Okulda kimseyle konuşamaz, karanlıkta kalmaktan çekinir olmuştum. Bazı zamanlarda kalp atışlarım değişiyor ve sanki her an insanların suretleri değişir gibi oluyordu o kurbağa gözlü insanlardan ne çekmiştim. Oyun öylesine gerçekçiydi ki bu inanılmaz hikaye artık hayatımla bütünleşmiş sanki o ürpertici kasaba benim izmirdeki mahallem oluvermişti.
Öncelikle Call of cthulhu nedir onu bir öğrenelim, Cthulhu; Howard Philip Lovecraft'ın yazdığı bir hikaye serisindeki eski bir tanrıdır. Hepsi toplu halde okunduğunda Cthulhu mitosunun temelini oluşturur. Eğer okumak isteyen olursa necronomicon ve the shadow over innsmouth tavsiye ederim tanıdığım bir kaç insanın başucu kitaplarını bile oluştururlar. Cthulhu tanrısına inanan ve benimseyen gerçekte o kadar insan vardır ki bununla ilgili tarikatlar kurulmuştur. Cthulhu'nun bir gün uyanıp dünyayı yöneteceğine dair çok söylem bulunur. Bu efsane hikayeyi oyuna dönüştüren ve geliştiren firma ise hepimizin yakından tanıdığı Bethesta Softworks'tür(Skyrim, Doom, Fallout serileri).
Normalde bir çok oyun sever arkadaşın ben korku oyunlarını sevmem, sadece ses efekti ile korku mu olur replikleri burada sona eriyor. Oyunun atmosferine girdiğinizde ciğerlerinize çektiğiniz havanın bile apayrı bir ürpertisi oluyor üzerinizde. Lakin aksiyon oyunu bekliyorsanız oyun size bu konu da çok bir şey vermiyor elinize silahı alarak saatlerce kasaplık yapamıyorsunuz onu baştan söyleyelim. Neyse lafı uzattık biraz oyunun içine dalalım.
Kahramanımız özel dedektif Jack Walter, bostonda direnişçileri araştırdığı ve bu direnişin içlerine sızmaya başladığı dönemde bir eve girer, girdiği evde beyin sınırlarını zorlayan korkunçlukta bir canlıyla karşılaşır ve bir süre sonra iş arkadaşları tarafından baygın olarak bulunur. Bütün şehrin altına üstüne getirse de hiç bir bilgi edinemez ve bunu kimseye kanıtlayamaz. Bunun üzerine Jack kendi isteği ile akıl hastahenesine yatar ve gördüklerini anlamlandırmaya çalışır. Bir kaç yılın ardından hastaheneden ayrılır ve yeni bir başlangıç yapmak için ofisine döner. Ofise döndükten bir süre sonra bir telefon gelir, telefondaki kişi innsmouth kasabasında kaybolan bir genci bulmak için yardımını ister, itibarını kurtarmak isteyen jack sorgusuz işi alır ve kasabaya doğru yola koyulur.
Kasaba'ya vardığımızda oyun ilk kez bize oynama şansı verir ve başlarız. İlk görünüm olarak şaşırtıcı olan şey hiç bir bildirim simgesinin oyun ekranında bulunmamasıdır. Mermi sayısı, silah göstergesi, can barı hiç biri bulunmamakta. Ben ilk başta bunu hata olarak düşündüm fakat sıkı durun bu oyunun gerçekçiliğinin sadece bir parçası! Biraz daha ileride anlatacaklarımla birleştirince ne kadar inanılmaz olduğunu anlayacaksınız.
Innsmouth kasabası, tanrım böyle bir kasaba gerçekten olmak zorundamıymış ? Hayatımda hiç bu kadar gothik, korkutucu bir atmosfere sahip kasaba görmemiştim. Biraz kül yağsa silent hill'e hep beraber mangal yapmaya gideriz orası buranın yanında tam bir cennet sayılır. Oyunun ilk çeyreğinde elimizde silah bile yok daha çok araştırma yapıyoruz, kasabadaki insanların yabancılardan hoşlanmadığı çok bariz hepsinde de ayrı bir psikopat seri katil havası. Konuşup bilgi almaya çalıştığın herkes "Seni tanımıyorum, git buradan" v.b ters konuşmalarla seni itiyor. Unutmadan herhangi bir haritanız yok, herhangi bir görev alıp verme yeride yok, siz dedektifsiniz ve oyun sizden dedektif gibi davranmanızı istiyor.
Kasabada yaşayan Brian isimli birinin buradakilerin aksine biraz daha insancıl olduğunu öğreniyoruz , evine gittiğimizde bize küçük kızı açıyor kapıyı ve babasının birazdan geleceğini söylüyor, üst kata çıktığımızda bir odadan ses duyuyoruz kapıyı açtığımızda bir yaratık çıkıyor ve ne yazık ki küçük kızın ölümüne sebep oluyoruz. İşin can alıcı noktasıda kız ölmeden önce yaratığın kızın annesi olduğunu öğreniyoruz. Ve hikaye işte tam bu noktada dallanıp budaklanmaya başlıyor kasabada kaybolan gençten çok ayrı bir noktaya ilerliyor oyun. Brian'da kasaba halkı tarafından bir yabancıyla iş biriliği yapmasından dolayı suçlu bulunup idama götürülüyor. Başlangıç bu şekilde.
Şimdi gelelim beni küçük yaşta bunalıma sokan oyunun ayrıntılarına, oyundaki kahramanımız aslında bir kahraman değil! Gerçekten değil, senin benim gibi bir insan. Yüksek bir yerden baktığın başı dönebiliyor, ayak sesleri duyduğunda korkudan kalp atışları yükselip görüntünüz bulanıklaşabiliyor, karanlıkta kaldığında korkuyor, çok gergin bir anda kalp atışları yükselip sizi zor durumda bırakıyor. Diyelim ki çatışmaya girdiniz ve kolunuzdan vuruldunuz jack o an düzgün nişan alamıyor ya da bacağınızdan vuruldunuz ama kaçmanız gerekiyor bu seferde topallamaya başlıyorsunuz. Bu gibi durumlarda çantanızda varsa tahta parçası ile geçici olarak bacağınızı ya da kolunuzu sarmalısınız aksi halde kesin yakalanıyor ya da ölüyorsunuz. Bir süre böyle ilerlemeye devam ederseniz jack acı çektiği durumlarda aşırı insani sesler(?) çıkarıp sizi geriyor. Sağlık paketini kullandığınız zamana ise çok dikkat etmeniz gerek çünkü 6-7 saniye kadar savunmasız kalıyorsunuz, yani çatışmanın tam ortasında azcık şuraya geçeyimde bir iyileşeyim diyemiyorsunuz! Bu yüzden sadece kimsenin olmadığı yerlerde kendinizi tedavi edin. Ayrıca biraz olsa yaralı olduğunuzda ya da çok kan kaybettiğiniz gergin durumlarda Jack panik atak yaşayıp halüsinasyon görebiliyor işte o anlarda neler olup bittiğini gerçekten siz de idrak edemiyorsunuz. Gerçek mi, değil mi, vurmalı mıyım, kaçmalı mıyım, kurtulacak mıyım ?
Oyunda ilerledikçe epey farklı silah çeşitleri görebiliyorsunuz dönemin walterları, alman çiftelileri, taramalı silahları.. Lakin burada da dikkat etmeniz gereken şey merminizin ne kadar kaldığı çünkü otomatik olarak şarjör değiştirmiyor sizin yapmanız gerekiyor. Ve bir çok noktada düşman varken kaçmanız gerekiyor çünkü ateş ettiğinizde tarikat üyeleri bir iken sesi duyan oraya çullanıyor, son bir ipucu olarakta eğer kaçıyorsanız kapıyı kapattığınızda arkasındaki süngüyü çekin ya da kutuları kapının arkasına istifleyin sizi bir süre idare edecektir.
İnanın bana yaratıklarla karşılaşmak istemeyeceksiniz, ben hiç bir zaman istemedim. Bazen yüksek bir yerden baktığında yaratığın gölgesini görüyorsunuz ve o an çalan müzik sizi o kadar geriyor ki ara verip ışıklı bir yer arayıp annenize " ya anne bugün neler yaptın?" diyerek gerçek dünyaya adepte olma isteği uyandırabiliyor.
Oyundaki NPC'lerin kendi replikleri ve duygularını birebir iletiyorlar, sizden nefret ediyorlarsa bunu kişilerin yüzlerinden direkt anlıyorsunuz. Ve bir noktadan sonra ilerlemek ve araştırabilmek için oyun size sürekli bilmeceler ve çözülecek şeyler bırakıyor. Eğer gerçekten iyi bir dedektifseniz ve ayrıntıları kaçırmıyorsanız ilerleyebiliyorsunuz. Bir de bulduğunuz her kitabı okuyun sıkılmayın, kitapta gerçekten engin bilgiler bulunuyor.
Hikayenin bir kısmını yedik bile gerisini oynamak isteyen kişilere bırakalım. Oyunda epey etkileyici sinematikler mevcut innsmouthdan kaçtığınızda akıl hastahanesi ile ilgili kısım ve daha niceleri, aslına bakarsanız anlatmak istiyorum ama zor tutuyorum kendimi. Sadece basit bilgilerden birini vereyim bazı yaratıklara mermi işlemiyor gerçekte de olduğu gibi bu tip durumlarda kaçmaya bakın.
Bunları yazarken bile gündüz vaktini tercih etmiş olmam size oyun hakkında epey bir şey anlatacaktır.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Son olarak lovecraft fanlarına da bir selam verelim.
asli ph'nglui mglw'nafh cthulhu r'lyeh wagh'nagl fhtagn!
herkezi bekleriz Mobil Sohbet
YanıtlaSilYorum Gönder