Bugün oyun tanıtımı yerine biraz sohbet edelim.

Şimdiki gençler boş vakitlerinin bir çoğunu bilgisayar başında oyun oynayarak geçiriyor ve bir çoğumuz bu alışkanlığa zararlı gözüyle bakıyoruz Hatta sırf bu sebeple çocuklarımıza kısıtlama koyuyor hatta ve hatta konuyla ilgili psikolojik destek almalarını sağlıyoruz. Bunları biliyor görüyor ve inceliyorum. Sanırım ben de o bahsettiğimiz çocuklar kadar bu alışkanlığın ve zevkin bir parçasıyım. Peki bu nasıl oldu, nasıl bu oyun oynama işi bu kadar ileriye taşınabildi, halbuki başlangıçta çok basitti. Elde oynanan bir tetris oyunuydu ve şimdi sokakta herkes elinde telefonla arşın arşın pokemon kovalıyor. Bu işin sosyolojik ya da psikolojik durumunu değil de bu işten nasıl evrim geçilerek ilerlediğini kendi hayatımdan bahsederek biraz anlatacağım.

10 yaşındayım bir sömestre tatili arası. O aralar herkesin Almanyadan ya da uzak ülkelerden akrabalarının getirdiği gameboy ve tetrisler var otobüste, okulda, parkta portatif ve eğlenceli. Kimi tek tük evlerede atari anca girebilmiş lakin hala lüks sayıldığı dönemde ve durumda. Bilmem hatırlar mısınız İzmirin ve büyük illerin marketlerinde Atari alanları kurulurdu belirli süreliğine oynamanıza izin verilir hemen yan tarafındaki raflarda ise satışları gerçekleşirdi. Bu çılgın alet ile bir oyun oynadığınızda küçük yaşınızla beraber nutkunuz tutuluyor ve içinizde atağa kalkan heyecan sizi hemen ebeveynlerinize ağlamaya sürükletiyordu. Sağlam bir satış stratejisiydi o dönem.  

İşte tam o sömestre arasında evimize bir atari alındı.

Sabahtan akşama kadar sokakta oyun oynayıp gecenin bir yarısı eve kan-ter içinde gelen çocuklar, başrollerde ben abim ve kız kardeşim(hepimizin arasında 2 şer yaş var) bir anda evin salonunu dünyanın merkezi olarak gördük, o dönemin çocukları çok iyi hatırlar, 10000 in  1, 72 in 1 , 1000 in 1 her oyundan birbirinin binlerce benzerleri snowbros, flinstones, mario ve contra benim en sevdiklerim bunlardı, gecelerimiz gündüzlere karışır çılgınlar gibi oynardık. Ev halkı içinde bir değişiklikti bu annemin ilk başta hoşuna gitmişti tabiiki 3 çocuğu da gözünün önündeydi. Eve geç geldi, üst mahalle ile kavgaya tutuştu, camlara yumurta attı, zillere bastı kaçtı derdi yoktu, bir müddet tabi :) 

Daha sonraları bu atari denen illete çok fazla vakit ayırdığımız kaanati getirildi ve her sorumlu aile gibi gerekli adımlar atıldı (Bir diktatör halkına kan ağlatıyor). Tam o sıralar da televizyonlarda atariyi bir tehlike gibi göstermeye başlamıştı. Neyse işte gel gelelim yasaklar getirildi, oyun saati adında acımasız yeni bir kavram yaratıldı. Bu kavram daha sonraları daha katı hallere dönüştü, tabii ki onların gözünde ^^. Annem evden çıkarken televizyonla atarinin arasındaki ara kabloyu hiç bulamayacağımızı zannettiği bir yere saklar, biz de her defasında yerini bulur o çıktığı gibi atarinin başına otururduk. Kız kardeşi de erketeye yatırdık mı değmeyin keyfimize.. O zamanın oyunlarından contra mesela aşırı zor bir oyundu iki kişi oynanırdı, 3 canla başlar gidebildiğin yere kadar giderdin şimdi bile böyle zor bir oyun pek yapılmıştır. Geceleri gözlerim acır elektrikler kesildiğinde lanetler okunurdu. Heyy gidi günler hey.

Şimdi böyle anlatınca kronoloji bozuk gibi görünebilir fakat biz buna resmen hazırlanmıştık hayallerimiz sürekli resmedilmeye devam edildi, o fantastik öyküler ejderhalar savaşlar bir anda bütün hayal gücümüz renk kazanmıştı, kendimizi hiç alıkoymadık.

Gameboy
Sanal bebek
Amiga
Atari
Bilgisayar oyunları
Playstation 
Xbox
Nintendo

Neyse işte aradan 2-3 sene geçti, gaziemirden üçyol'a anneannemlerin yanına taşındım bazı aile problemlerinden dolayı. İlkokulda hem komşum hem de okul arkadaşım olan bir çocuk vardı, adı Gündeniz. Kendisi de o dönem yeni playstation 1 almıştı neredeyse her gün onlardaydım ailesinide çok severdim bana çok yardımcı olmuşlardı okul ve hayatla ilgili problemlerimde. O ergen beynimle o kare gri kutu bana aşırı üst düzey teknolojilerle bezenmiş bir uzay nesnesi gibi gelirdi. Tomb Raider, Resident Evil, Metal Gear Solid, Medal of honor ve daha niceleri. Grafikler aşırı derecede gelişmiş ve oyunların içerisine nişan alma, çözülecek bilmeceler ve 3 boyutlu atlama zıplama tutunma işlemleri gelmişti. Oynamasını bırakın izlemesi bile apayrı bir keyifti benim için. Çok istesem de bizimkilere playstation aldıramadım, hem bağımlılığımı bildiklerinden hem de o vakitler çok pahalı olduğundan olsa gerek emin olamadım tam sebebini şimdi :)

Aradan seneler geçti yuvarlandık gittik çürüdük internet cafe köşelerinde red alert 2(atom yasak, yuri yasak) mi dersin, herkesin belası knight online(sw please) mı, arkadaşlarla oynadığımız counter strike turnuvalarını mı(duvar yasak) , half life(atom yasak) ve daha nicelerini. Göreceğiniz gibi bütün harçlığım internet kafe sahiplerine dökülmekteydi ama güzel bir komünümüz vardı arkadaşlar arasında.

Liseye ilk geçtiğimde bizim dönemimizin en favori bahanesiydi ve virüs gibi yayılmıştı o dönem , öğretmenlerde destek çıkmışlardı bize "Okul için bilgisayarın gerekliliği" bunun gerçekçiliğini bizimkilere enjekte edip sonuçlarını almam çok uzun sürmedi.. Sonunda kavuştum güzelim bebeğim ilk biricik bilgisayarıma. 

Bir arkadaşım vasıtasıyla da tanıştım çok karmaşık bir yapısı olan World Of Warcraft belasına tam 5-6 sene her paketini alıp her defasında bütün görevlerini, hikayesini ve çeşitli atraksiyonlarını bitirdim. Sonsuz bir evrenden bahsediyorum size bu yakınlarda bir filmi çıktı hatta gidin mutlaka izleyin. Bu bahsettiğim oyunda yine bilen bilir her dakika her gün yapacak bir şey bulabilirsin sıkılmak bile oyun içerisinde geçmeyen bir terim. Tabi bu oyun sayesinde çok fazla arkadaşlıklar edinip yaşadığım tonlarca da güzel anım var.

Üniversitede ise Moba dediğimiz dönem başladı League of legends, Dota2 v.b derken yine soluksuz bir şekilde zıpladım sürekli o oyundan bu oyuna. Bu zamana kadar oynadığım RPG(Rol yapma) oyunlardan hiç bahsetmiyorum bile ki en en sevdiğim türdür. Witcher, Fallout, Elder Scrolls, Baldurs Gate v.b

Hikayenin bitişine gelirsek ;
Sonra ne oldu, üniversiteyi bitirdim ve bir oyun yayıncı firmasına başvurdum. Bilgisayar oyunlarından dolayı ingilizcem ben istemesem bile çok iyi şekilde gelişmişti bu yüzden bu bana ekstra bir özellik kattı, hatta bu oyunların bana kattığı şeyleride bir düşünücek olursak epey fazla bir liste çıkarabiliriz diyebilirim. Mesela bir çok insanın düşündüğü bilgisayar oyunu oynayanlar asosyaldir, sosyalleşemez savı kesinlikle gerçek değildir. Çünkü oyunda sosyalleşmez iseniz hiç bir şey kazanamazsınız ve her şey çok zor ilerler hatta online oyunların neredeyse hepsi grup şeklinde aktiviteler ile yapılır ve insanlarla teamspeak skype gibi programlarla iletişim kurarak ilerlersiniz, hem kazık yer hem dost kazanırsınız. Ayrıca çok iyi kişilik analizi yeteneğine sahip olursunuz. Çok ince detayları bile kaçırmamayı öğrenirsiniz çünkü gözleriniz ana resmi gördükten sonra hep bir bit yeniği arar. Mükemmel bir el göz koordinasyonu geliştirirsiniz, refleksleriniz beyniniz kontrolünde hareket eder. Kendiniz fark etmeseniz bile beyniniz o ayrıntılarla evrimleşir ve ilerler.

Öyle böyle derken işimde ilerledim , daha sonra yazılar yazmaya kendimi tanımaya başladım. İşimde çok büyük bir kariyer çıkışı yapamasam da bunların hepsini artı olarak kendime katabildim. Uzun lafın kısası dostlar, öğrendim ki hayatta tecrübe edinebileceğiniz her şeyin belirli limitleri var. Zevk aldığınız şeyin ne olduğu konusunda insanların söylemlerine kulak asmayın. Eğer bütün gün hiçbir şey yapmadan odanın ortasında oturmaktansa birden fazla hayat seçeneği olan, gözlerinizi kapattığınızda yaşamayacağınız gerçekliği bir oyunun içerisinde bulabilirsiniz. Unutmadan da geçmeyeyim; benim gibi eski oyunları seven insanlar içinde bir antik oyunlar kütüphanesi bloğu düzenledim daha yeni başladım sayılır ama her gün bir yazı ekliyorum çok meraklısı olursa bir selam çakmayı ihmal etmeyin.

Kendinizi neyi nasıl istediğini bilmeyen, hayattan zevk almayı kendi zevkleri sanan insanlardan koruyun.
Adios Amigos!

1 Yorumlar

Yorum Gönder